10 Eylül 2008 Çarşamba

Sait Faik ve Sıradan İnsanlar



Sait Faik, “Bir Takım İnsanlar” eserinde yaşamını emeğiyle kazanmaya çalışan, kurulu düzenin kıyısına düşmüş insanların öykülerini anlatır. Öykülerin mekanlarından biri olan Burgaz Ada çeşitli etnik ve dinsel kimliklere sahip insanların bir arada yaşadığı bir yerdir. Bu durum Sait Faik’ in insan algılayışının oluşumunda etkili olmuş gibidir.“ …Bazen düşünür ki insanlar anasından ne Yahudi, ne Müslüman, ne Hıristiyan doğarlar… Beni anam doğduğum zaman Balat’ taki havraya bıraksaydı ben şimdi mis gibi bir Yahudi olurdum. Seni Mişon anan doğduğun zaman Süleymaniye Camii’ ne bıraksaydı sen de şimdiye kadar müezzin olmuştun…”İnsanların şekillenişinde toplumsal koşulların etkisine yapılan bu vurgu, insanlar arasındaki kültürel farklılıkların onlara bakışımız üzerinde etkili olmaması gerektiğini anlatır. Ayrıca bu yaşam koşullarının insanları toplumsal kuralların ve değerlerin dışına düşürebileceğini de karakterlerinin zaman zaman trajikleşen öykülerinde gösterir bize. Sait Faik kurulu düzenin ve ahlaki ilkelerin dışına düşen insanları kolayından mahkum etme eğilimine karşı durur gibidir. Tek tek bireylerin öykülerinde topluma ayna tutmakta, toplumu bireylerin öykülerinde kendisiyle yüzleştirme çabasına girmektedir.Öykülerine sinmiş olan, sıradan insanların yaşadığı trajedilerinin yükünü hafifletme çabası aslında kendi sorumluluğunu yerine getirme çabasıdır. Sait Faik için yazmak adeta bir sorumluluktur. Fahri karakterinin sevgisinin karşılıksızlığı üzerine duyduğu azabı anlatırken tanımladığı dünya yazarın topluma yönelttiği eleştiriyi özetler gibidir: “… Bir gün artık o hale geldi ki onsuz her şey, yalnız her şeydir. Artık ne masallar masaldır. Ne hikayeler hikayedir. Öyle bir dünya düşünelim ki hiçbir şairi yoktur. Öyle bir memleket düşünelim ki müzik yasak edilmiştir. Meyhanelerin şarabı sirkeleşmiştir.Düşünelim ki bütün evlerin kapıları sokağa kapanmış, herkes evinin içinde perdeleri sımsıkı kapanmış eğlenir…”Sevdiği kızın Fahri’ ye karşılık vermemesinden böyle toplumsal sonuçlar çıkarması Sait Faik’ in sevgisiz ilişkilerle sevgisiz sanat arasında bir özdeşlik aradığını gösterir gibidir. Ve bundan olsa gerek öykülerinde derin bir insan sevgisi kendini tüm çıplaklığı ile göstermektedir. Böylece yazar yazma eylemiyle kendi sorumluluğunu yerine getirmektedir. Sait Faik yazarak masalı masal, hikayeyi hikaye yapmakta; güzel bir sevgi şarkısı söyleyerek şarabı sirkeleşmekten kurtarmaya çalışmaktadır.Yazar en olumsuzlar gibi göründüğü karakterlerine bile sevgiyle yaklaşılabileceğini söyler: “…Motorun sahibi sarhoş herifin biridir. Biridir ama sevilmeye layıktır. İnsanın en fenasında bir iyi tarafın bulunduğunu biliyoruz. Biz o iyi tarafı bulmaya, ondan istifade etmeye mahkumuz, mecburuz…” Ruhi Kaptan’ ı bu cümlelerle anlatmaya başlar. Ve devamında Hikmet’ le ve Hikmet’ in yanındaki çocukla ilişkisini anlattığı bölümde sınıfsal farklılıkları da gözler önüne serer: “... Hikmet Kaptan’ dan beş lira haftalık alır. Kaptan haftada altmış lira kazanır Hikmet’ in tahminine göre. Halbuki Kaptan’ ın ayda beş yüz liraya para dediği yoktur. Evinin masrafı da üç yüzü aşar.Hikmet haftalığından bir lirasını yanındaki çocuğa verir. Çocuğun yemeğini bereket Ruhi Kaptan evinin artıklarıyla üzerine almıştır. Çocuk ambarda yatar, fakat sabahları türkü çığırarak uyanır. Gözlerinin altı her zaman çürüktür…”“ …Gemicilerin ağzı rakı kokar. Mal sahipleri konyak şişeleri cebinde gezerler. Reis konyağına soda kor. Konyağını şekerle, badem şekeriyle içer. Bok içesi! Haklıdır, mal onundur. Ama neye tenezzül etmez de rakı içmez. İşte gemiciler buna içerler. Reis kendi kendine: ‘ rakı içsem mal sahibi olur muydum? ‘ der. Doğrudur…”Yazar sıradan insanların sınıfsal farklılıklardan kaynaklanan öfkesine tercüman olurken bu öfkenin yöneldiği insanlarda da sevilecek yön aramaktadır. İnsanlara sevgiyle yaklaşmayı engellememesi gereken olguların yanına kültürel farklılıklarla birlikte sınıfsal farklılıkları da eklemesi topluma yönelttiği eleştirinin ( toplumun eleştirilen yönünün eşitsizliklerden ve sömürü ilişkilerinden kaynaklandığını kabul edecek olursak ) temellerini zayıflatmaktadır. Sömürenle sömürülenin sevgi paydasında birleştirme çabası toplumsal gerçeklikler zemininde zorlama bir çaba gibi görünmektedir.